Entel Ektüel - 5. Bölüm - Zil

(Yorum bölümünden düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.)
“Ziya nasıl hatırlamazsın? Evde koca televizyonu aşağı fırlattın, bizim bekleme salonunda çok değerli nostaljik radyomuzu aşağı atıp parçaladın. Senin yüzünden ben de buralara düştüm. Nasıl hatırlamazsın?”
“Hatırlamıyorum Ozan Bey. Dediğiniz şeyleri hatırlamıyorum ama kendime geldiğimde ne hissettiğimi anlatabilirim.”
Ozan Bey sonunda başarmıştı, bir bilgi yakalamıştı. “Haydi anlat, dinliyorum!”
“Sanki dünyadaki tüm kitapları bir yanardağın içerisine atıp yakıyorlar gibi… Artık hiçbir bilim dalı kalmayacakmış gibi… Sanki tüm entelektüel şeyler tükenmiş gibi hissediyorum. O an uyandığımda içimi kaplayan ve zor dağılan duygu bu oluyor. Sonra da bana, televizyonu veya radyoyu, bir şeyleri attığıma dair bir şeyler söyleniyor. Ben o dedikleri şeyleri tek başıma kaldıramam bile. Bu son seferde ise hatırladığım bir diğer şey, gözlerimin çok feci yandığı oldu…”
Ozan Bey tam olarak nedenini anlamamıştı ama kendine geldiğinde ne hissettiğinden bir çıkarım yapmayı deneyebilirdi. O sırada saat 21.00 olmuştu ve bir anda yüzündeki dinginlik kayboldu. “Niye ötmedi?” diye sordu.
“Ozan Bey ne ötmedi?” “Saat niye ötmedi?”
Ziya ne dediğini anlamamış halde dediklerini çözmeye
çalıştığı sırada, Ozan Bey bir anda üstüne atlayıp boğazını sıkmaya başlamıştı.
“Ozan Bey ne oldu, ne yapıyorsunuz?”
“Seni hırsız, hepsi numaraydı değil mi? Bana geldiniz, gözünün yanması da numara. Ambulansta saatimi çaldınız. Verin saatimi! Çabuk verin saatimi! Bu sahte…”
“Ozan Bey ne demek istediğinizi anlamıyorum.”
“Bu en yüksek seviye Rolex modellerinden. Bu modele özgü olarak her saat başı için özel bir zil tonu var. Böylece çalan tondan saatin kaç olduğunu anlamam mümkün oluyor. Zamanı geçti, o zil tonu çalmadı. Bu saat sahte! Benim saatimi sen çaldın hırsız, ver geri!”

Yorum ekle

Loading