Entel Ektüel - 4. Bölüm - Rolex

(Yorum bölümünden düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.)

Sonunda özel hastaneye vardılar. Selma hemen ambulansın yanına geldi. Eşini görmeyi beklerken önce Ozan Bey’in isot rengi ellerini görmüştü. Selma halen korkuyordu, endişe içindeydi. Bu endişe neyse ki uzun sürmedi. Eşinin bir sonraki sedye ile geldiğini görünce içi rahatladı. Ozan Bey ile Ziya Bey iki kişilik hastane odasına birlikte yerleştirildi. İkisi de kendini biraz toparlamıştı. Ozan Bey’e de sakinleştirici verdiler. O da kendisini artık çiğ köfte partisinden soyutlayıp, içinde bulunduğu zamana geri dönmüştü.
Derken Ozan Bey bir anda bağırmaya başladı, “Saatim! Saatim nerede? Rolex saatim yok! Ziya Bey gördünüz mü saati? Nerede saatim?”
Ziya daha kendine gelememişti. Gözleri kapalı vaziyette uzanıyordu. Hiçbir dediğine yanıt veremedi. Hareketsiz halde kalmaya devam etti. Hemşireler geldi, kendisini sakinleştirmeye çalıştılar. Ozan Bey, “45.000 dolar verdim ben o saate. Saatim nerede? Çiğ köftenin içine düşmemiştir inşallah! Ya birisi yerken ağzına gelirse?” gibi ilginç olasılıklardan bahsediyordu. Aldığı sakinleştirici hayal gücünü geliştirmişti. İmkânsız şeyler bile mümkün görünüyordu.
Ziya o sırada bağırışlarla kendine geldi. Uyandı ve üzerindeki battaniye üzerinden attı. O sırada gözlerindeki acı bir miktar azaldığı için, uyanmanın sağladığı gevşeme ile gerildi. Kollarını yukarı kaldırdı ve tüm vücudunu gerdi.
O sırada Ozan Bey battaniye altında iken görünmeyen Rolex marka saatini gördü.
“İşte bu o saat! O benim saatim. 45.000 dolar değerinde.
Onu bana hemen geri ver!”
“Tamam anladık, dur sakin ol!” dedi hemşire. Ziya zaten aldığı ağrı kesicilerden dolayı hiçbir şeyin farkında değildi. Hemşire saati kolundan çıkardı, Ozan Bey’in koluna taktı. “Alın işte! Tamam mı şimdi?” dedi. Ozan Bey’in yüzü gülmüştü.
Ozan Bey ve Ziya yataklarına uzandılar. İkisi de dinleniyorlardı. Ozan Bey bir yandan Ziya’nın sorununun ne olduğunu düşünüyordu. Gittikleri hastane doktorlarına da durumu Selma Hanım anlatmıştı. Doktorlar epey şaşırmış, böylesine ilginç bir olaya anlam verememişlerdi.
Ozan Bey bir süre daha dinlendikten sonra kendine gelmişti artık. Konuya girdi:
“Ziya, ne oldu? Anlatsana bana.” “Ne oldu ki Doktor Bey?”
“Ne olacak işte, evde yaptıklarını eşin anlattı. Neden yaptın bunları? Hem de senin gibi beyefendi, kibar bir insan?”
“Ben bir şey yapmadım Doktor Bey. Hiçbir şey hatırlamıyorum…”

Yorum ekle

Loading